ben depremden sonra kesildi diye biliyorum önlem olması için. depremden çok uzakta olan güneyde bile kesildi.

walla ben ankara gölbaşında uykuda yakalandım. deprem oluyor diye uyandığımda(deprem devam ediyordu) elektriğimiz kesikti dışarı çıkmak için sallanan apartmandan çıkışı zor bulduk karanlık bir sokağa çıktık.. sonrasında da çevreden önce elektrik kesildi diye anlatıldı hep.
belki lokal bişeydir belki denk gelmiştir o ana, madem öyle diyorsunuz..

ps:alaymızın elektriği ankara gölbaşından kontrol ediliyor bu arada

Samsun'da da kesikti elektrikler.
edit: deprem sırasını bilemeyeceğim. ben depremden yaklaşık 10 dakika sonra uyandım. kesikti elektrikler.

Istanbul Bahcelievler'de deprem esnasinda elektrikler kesik degildi. Daha sonra kestiler.

belki de trafolar filan ilk etkilenen yer olmustur o nedenle elektrik kesilmistir. trafo patlamasi, direk kaykilmasi filan olmadiysa elektrikler vardi her yerde gayet.

ben bütün türkiyede(???) elektrikler kesildi diye duymuştum.

istanbul acıbademde deprem gecesi saat 12 ile 3 arasında elektrikler yaklaşık 4 kere kesildi. deprem esnasında da kesikti.

Deprem olurken kesildi bizde de. Çok net hatırlıyorum ev sallanırken önümü görmek için ışığı açmıştım fakat 1-2 saniye yandıktan sonra her taraf karanlığa dönmüştü tekrar.

istanbul ataşehir, içerenköy civarında da deprem olduğunda elektrik yoktu, yani uykudan kalkmıştık deprem nedeniyle öyle farketmiştik artık depremden çok öncemi gitti bilmiyorum.

peki elektriklerin önceden kesilmesi neden ? komplo teorileri ?

Yalova'da da kesikti..
Edit: Merkez taraflarında kesikti diyeyim o zaman. Daha doğrusu depemin yarısında uyandım, uyandığımda yoktu elektrikler. Depremin etkisi ile gitmiş olması muhtemel.

valla bizde kesik değildi (yalova'daydım)

tekirdağ'da kesik değildi. dolayısı ile tüm yurtta kısmı asılsız.

depremden sonraki dakika içinde kesildi elektrikler diye hatırlıyorum. adalardan tüm istanbulu görebiliyordum ve anadolu yakasından başlayarak tek tek elektriklerin kesilişini izledim. güvenlik nedeniyle olduğunu varsıyorum.

birkaç saat sonra kesildi güvenlik gerekçesiyle.
biliyorum çünkü deprem anına kadar televizyon başındaydım.
yer: istanbul / şişli

mesaj kutun şişti ama benim de içimde kalmasın.

gebze'deydim. depremden saniyeler önce elektrik kesildi. hay miniskiim diye ayağa kalktım ve deprem başladı.

galiba depremin merkezi, elektrik şebekelerine uzaklığı, deprem dalgalarının önce onları vurması, akabinde benim bulunduğum muhite ulaşması gibi faktörler bu gecikmeyi yaratmış olabilir.

daha ilginci benim tam o anda telefonla konusuyor olmam. konustugum arkadaşım levent'te. telefon telsiz ve elektrik ile birlikte hat da uçuyor. ben hassiktir diyorum, 3-5 saniye sonra deprem basliyor, arkadasim hassiktir niye kesildi telefon diyor, 10- 15 saniye sonra deprem başlıyor. ilginç. bir bok anlamadım.

deprem olmasın.

ben depremde ataşehirdeydim, elektrikler kesilmedi. sabaha kadar kaç kere de asansörle inip çıktım. :)) sonra sabah kesilmiş olabilir.

sabah marmariste bile elektrikler kesikti.

bolu'da da kesildi hatta bir kaç gün kesik kaldı.

ben avcılar'daydım deprem başladıktan en fazla 5 saniye sonra da caddeye çıkmıştım. zemin katta oturuyorduk ve ben dışarı çıkarken elektrikler kesildi. yani depremden önce değil, deprem esnasında kesildi.

Ben de İzmir'deydim -ki bornova'da sağlam hissedilmişti deprem- elektrikler gitmemişti orada.

istanbul ataköy'deydim depremde. depremin hemen ardından telefon görüşmesi yapmıştık telsiz telefonumuzla. daha sonra biz dışarı çıkana kadar ki sürede elektriklerin kesildiğini ve giysileri fenerle falan aradığımızı hatırlıyorum.

muhtemelen belli yerlerde once, belli yerlerde sonra kesilmis. zira istanbul-goztepe'de bilgisayarin basinda oturuyorken, akabinde oda lambamin sallanmasi, benim odadan firlamam ve elektrikleri o ara gitmesi sirasidir benim hatirladigim. muhtemelen merkezi yerlerde depremin hemen saniyeler sonrasinda gitmistir, ya da sarsinti bunyeden bunyeye degistigi icin sarsilmadan once kesildi gibi gelmistir; fakat diger yerlerde guvenlik gerekcesiyle deprem sonrasinda kesilmistir.

1) yok
2) olabilir ama ne gerek var? hali hazirda memnun oldugunuz ve ozleyeceginiz ozellikleri varsa vistanin bu secenegi dusunebilirsiniz.

ben halihazirda hem xp hem vista kullaniyorum. xp yi kurarken herhangi bir partition yapmamistim, ama bir ek program sayesinde dosya kaybetmeden vistayi xpnin yanina kurdum. acilirken soruyor hangisini calistirayim diye. bazi programlar vistada calismadigi icin bu durumdayim bu arada. hicbir sorunum yok simdilik.

ama sormak istedigim soru neden 32 bit de 64 bit xp degil?

Simdi ustume vazife olmayarak "neden 32 bit degil de 64 bit xp?" sorusuna cevap vermek istiyorum:

Cunku her program 64 bitte calismiyor. Mesela Adobe Premiere kullanamiyorum, calismiyor. Oyunlarin bircogu calismiyor. O calismiyor bu calismiyor.. Sahsen ben de su an internetten XP SP3 indiriyorum.. x64 edition ciktigindan beri kullaniyorum ama bi faydasini goremedim aksine zararini gordum, bana hep engel teskil etti.

yanitlar icin sagolun. vita vinum est sagolsun benim yerime yanit vermis, aynen katiliyorum. ozellikle adobe un paketinde surekli problem cikiyor.

yabancı metal grupları için: bunalti.com

zevklimp3.com

mp3hanesi.com

Instrumental Post-Rock basta olmak uzere diger bircok tur icin: www.thesirenssound.com

www.pcmuzik.org bir eksiduyuru klasigi.

ikincisi.

(kısa yol)
"hangisi ayrı yazılıyordu?" diye düşünüyorsanız yerine "bile" veya "dahi" koyup bir de öyle okuyun. anlamlı geliyorsa ayrı yazılması gerekiyordur.

örn:
bende kalem var. -> ben dahi kalem var (olmadı, demek ki bitişik yazılacak)
ben de kalem istiyorum. -> ben bile kalem istiyorum (oldu, demek ki ayrı yazıyoruz)

Aslinda birincisi de dogru. "daha once" kalibini bir mekanmiscasina dusunursek, yani "bakkalda gormustum" gibi "daha oncede gormustum" diye dusunursek bu mantikli.

Ikisi de dogru. Ikincisi daha dogru, daha anlasilir.

İkisi de doğru, anlamlar arası hafif bir fark var...
İlkinde belirtilmemesine rağmen "önce" diye tabir edilen zaman daha bir belirginmiş gibi. Misal "Hangi öncede?" desek "Şu zamandı..." diye net bir yanıt alınabilecekmiş gibi...
İkincide ise görmüşlük daha ön planda, "Zamanı çok önemli değil ama gördüm." gibi...

ikiside doğru sanki.

ikisi de doğru olur mu yav ikincisi tabii ki.

Arkadasim da tipki senin gibiydi. Bircok magazaya bakmisti ama bulamamisti.. En sonunda abisine rica etti, Amerika'dan getirttirdi. Herkes boyle mi yapiyor bilmiyorum ama bu iste bir tuhaflik oldugu kesin.

Beyazit taraflarina da bakmak lazim. Hic ummadiginiz yerlerden kacak/sahte, ve fakat, muthis ayakkabilar cikabiliyor. Orijinallik takintiniz yoksa bir bakin bence Beyazit'a.

daha önce bi duyuruda açıklamıştım neden bir modelin neden her mağazada bulunmadığını..

tamamen adidasın mağazacılık anlayışı ile alakalı bi durum..
her sezon başında, bi sonraki sezonun fuarı düzenlenir istanbul'da.. işte gelecek sezonda yer alacak ürünleri mağaza sahipleri görür beğenir, "bundan 100er istiyorum, şundan hiç istemiyorum.." tarzı şeylerle ürün seçimi yapar.. doğal olarak her modelden azar azar seçer her mağaza genelde.. bazen de elimde kalır diye hiç seçmez; bilhassa cafcaflı modelleri felan..

diğer mağazalardaki gibi ürün kataloğu basılmaz o yüzden; bi yerde olan ürün, diğer semttekinde olmayabileceği için..
yani tamamen sizin araştırıp gezmenize bağlı, kafanıza koyduğunuz bi modeli bulmak..

yapabileceğiniz en iyi şey, belli bi gazelle modelini gözünüze kestirip bi mağaza aracılığı ile getirtmek..
her franchise mağaza da getirtmez istediğiniz ayakkabıyı..
ama istediğiniz gazelle modelinin article number'ını bulup mağazalara "şu kodlu ayakkabıyı getirtme şansımız var mı?" diye sorarsanız şansınız artabilir..

tinyurl.com bu model uzunca bir süredir umraniye meydan'daki real de vardı mesela. adidas magazasında falan değil, real kendisi satıyordu. tabii uygun numara var mıdır bilemem.

Bu Gazelle giyip gezen insanlar sanki gizli bir cemaat. Leonardo DiCaprio'nun The Beach diye bi filmi vardı, onun gibi herhalde. Hayır soramıyosun da nerden aldığını insan içinde, "Bilader onu kaça aldın?" adamları gibi olmamak için.

Bi de Ankara'dayım, büyük alışveriş merkezlerinden tutun, en izbe yerlerdeki Adidas mağazalarına kadar her yeri dolaştım. Yok yani, bulmak mümkün değil.

Mağazayla konuşup getirtmekten ziyade internet getirmek daha mantıklı. Hem daha uygun bi fiyata düşürülebilir. Ama ayakkabının ayağıma uyup uymadığını anlamak için behemehal denemem gerektiğini düşündüğüm için o iş de yaş.

gazelle'in superstar ile kalıbı aynıdır.. superstar deneyip onun numarası üzerinden isteyebilirsiniz..

ben bi ara sirf 47 numara bulabilmek icin neredeyse kemeralti'ndaki butun magazalari dolastim. bi tane samba mi rio mu ne bulabilmistim. yalniz istisnasiz her dukkanda gazelle gordugumu hatirliyorum. ama bi de gazelle 2 diye bi sey var. belki benim gorduklerim ondandir.

e-bay falan alınıyor artık gazeller. türkiye'de çok az.

bu durumdan ben de muzdaripim. şu anda giydiğim gazellin yanları patlamış tabanı delinmiş durumda fakat başka bir ayakkabı, içinde rahat edemediğim için giyemiyorum. gazelle arıyorum bulamıyorum param bok gibi afedersiniz şurda var dediğiniz taktirde gidip bütün 43 numaraları alabilirim.çevrede de göremiyorum gazelle öyle de bir durum söz konusu yok yani istanbulda izmitte izmirde gezmediğim mağaza kalmadı gazelle in deri versiyonları mevcut fakat aynı ruhu taşımıyor. son şans olarak yurt dışında bulunan arkadaşlarımdan istedim ben de bulan eden birileri olursa dilesin benden ne dilerse yeterki bi buldurun.

sadece türkiye'de değil, avrupa'nın hemen hemen hiçbir şehrinde adidas gazelle artık bulunmuyor. hayatımı bu işe adadım, hala bulabilmiş değilim. sadece amazon.com dan alınabiliyor ama onun için de amerika'daki bir adrese göndermek gerekiyor vs. vs.
eğer benden önce bulan olur da haber etmezse darılırım. na buraya not düştüm.

Atomic punk kardeşim hala arıorsan ben devamlı görüorum Ankara'da. Ama fiyatlarının çok da ucuz olduğunu söyleyemem. Mesela koca ayaklıysan seri sonu mağazalarında çok ucuz, ve kız versiyonları da çok ucuz bu mağazalarda. 65 ytlye pembe ve turkuaz gibin kız modelleri görmüştüm. Ha normal ayaklı,erkek versiyonunu ucuza gördüm dien varsa selam ederim. Ekşisözlük yazarı değilim, arıyorum atayım dedim,saygılar.

üretilio evet ama adını sanını hatırlamıyorum. geçenlerde almıştım ama eskisi kadar patlama yapmıyorlar. izmir de de olmadığımdan yer söyleyemeyecğim.

izmir küçükpark'ta akın waffle mı neydi öyle bir yer var. 525 denen mekandan biraz aşağıda. patlayan şekeri vardı hatırladığım kadarıyla. ayrı satar mı emin değilim yalnız.

migroslarda da var.

ben geçende içinde renkli kolonya olan küçük naylonlardan bile gördüm. patlayan şeker de var tabi.

bursa kafkas kestane şekercisinde satılıyor.

Taksim'de Istiklal Caddesi uzerindeki kuruyemiscide de vardi galiba.

ben de geçenlerde carrefour'dan aldım istanbulda. dandik bir markaydı ve eskisi gibi patlamıyor gerçekten ama güzel...

valla özellikle uğraştığım olmadı ama colanın, telefon hatlarının, denk gelen bi çok şeye sms yollamışlığım vardır. sadece rock'n coke tişörtü kazanmışlığım var. o da zaten 10 kişiden birine çıkıyor falandı. 20 kere göndermişimdir zaten. dolayısıyla bi bok çıkmadı diyebilirim.
yani want2die baya şanslı bi arkadaş aslında ama kendisi farkında diil.

Biz kucukken gerizekali gibi cuval cuval sigara jelatini toplamistik. Mahalledeki butun copleri karistirip hatta cevre semtlerdeki copleri de karistirip bir suru cuval doldurmustuk. Malligi dusunun yani.. Babalarimiz cebimize harclik koyuyordu ama yine de copleri karistirip sigara jelatini ariyorduk.

Bizim mahallede bi herif vardi.. O gaza getirmisti bizi. "Olm ben topladim goturdum, su kadar para verdiler, siz de toplayin goturelim" demisti. Topladik topladik, sonra ortaliktan kayboldu pezevenk.

Sehir efsanelerinin dagitimi ve yayimi ile ilgilenen bolge sorumlusuydu galiba bu arkadasimiz.. Bizi de bu efsaneye dahil etmisti ve elimizde cuval cuval jelatinle mal gibi kalmistik. Babamizdan yedigimiz azar da isin cabasi..

Yani anlayacaginiz bu isten para kazandigini iddia eden 13-14 yaslarinda bi herif vardi mahallede ama bence bariz bir sekilde salliyordu. O yasta nerden bilecek lan kagitlari nereye goturecegini falan, cok sacma. Ama inanmistik.. Asli astari var midir bilemiyorum ama hic sanmiyorum.

boş kutu kolaları toplayıp satıyorduk küçükken.

@want2die: atma recep din kardesiyiz

saka saka.

valla yakın bir akrabam arkadaşlarıyla birlikte ülker paketlerinden çıkan şifreleri en çok yollayan kişiye ipod nano olayına katıldılar. gıda toptancısından koli koli coco star almışlar. hepsinin paketlerini açıp şifrelerini notepad'e yazıp listelemişler, oradan da copy paste yapa yapa internetten seri şekilde yollamışlar. 2 tane ipod nano kazandılar. ikisini de sattılar. coco star'ların parasını çıkardıkları gibi ceplerine de para kaldı. coco starları da biz yedik.

ben efes pilsen'in boş şişelerini çalıp aynı markete satıyodum. hayattaki tek ticaretim bu oldu. zaten soruylada pek ilgisi yok galiba.

Cevaplardan 1 tanesi hariç hiç birisinin soruyla alakası yok zaten : )

(Iyi de ekspresler duraklarda durmuyor ki? Duruyor muydu, ben mi yanlis biliyorum?)

benim de bildiğim kadarıyla ekspresler duraklarda durmuyor. tem'den gidiyor bütün yolu keza.

zaman olarak, 6 ay kadar önce bu yolla taksime gitmiştim ve yaklaşık 1 saatte 4. levent'e, 10-15 dakikada da taksime gidebilmiştim. yanlış hatırlamıyorsam bu civarda bi süre geçiyor.

ben iett derim, zaten havaş gereksiz pahalı olur. iett ekspresler sadece belirli duraklarda duruyorlar, ayrıca 4.levent - taksim arasını metro ile gitmek en büyük akıllılık olacaktır bir ctesi gecesi için. yol durumuna ve saatinize bağlı olarak 1 saatte felan taksimde olabilirsiniz.

Tarifi tam olarak hatirlamiyorum, tarif verecek birileri elbet cikar ama.. Ben ilk kekimi yaparken kabartma tozu konusunda cimrilik etmistim. Kagit gibi cikmisti kek.. Hic kabarmamisti. Aman kabartma tozuna dikkat edin ve tozu hamura iyice yedirin. Guzelce dagitin.. Sonra kekiniz yamuk yumuk kabarabiliyor.

Bunu soylemek istedim.. Tedbiren yani.. :)

3 yumurta -sarısı da beyazı da-
yarım paketten biraz fazla margarin 150-200 gram falan
1.5 su bardagı toz şeker
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
3 bardak un (aldıgı kadar işte)
1 su bardagı sut ya da yogurt ki sut daha iyi olur

margarini erit, sogut. (sıcak olursa yumurtayı pişirir, hazır hava sogukken cam onunde falan bekletilir geelde)
unu şekeri cırp yagı da ekleyip karıstır. kabartma tozunu ve vanilyayı koyup karıştır. sonra unu ekle. sonra da sütü döküp hepsini karıştır. boyle hamur gibi degil, akıcı ama yogun bi karısım olcak elinde.

fırını bi 180 dereceye falan getir, ısınsın biraz. o sırada kek kabına dokecekken yarısını ayır, kabın dibine dok. kalanı da kakaoyla karıstırıp (istedigin kadar koyarsın) diger yarının ustue dok.

fırında bi 45 dakka falan pişir. (15. dakikada fırından cıkarıp bir ortadan kesip tekrar pişirmeye devam edersen içi de pişer.)

afiyet olsun.

az önce satırlarca yazmıştım üşenmeden, ekşi duyuru ne yaptıysa uçmuş benim cevap. uufff....
neyse, baştan yazıyorum:
3 yumurta
2 su bard. şeker
1/2 su bard. sıvı yağ (ayçiçek ya da zeytin)
1,5 su bard. süt
1 pk vanilya
1 pk kabartma tozu
un
kakao

önce yumurtaları kırın ve uzuuun uzun çırpın, köpürsün iyice.
üstüne şekeri ekleyin ve beyaza yakın bir renk alıp, şeker tamamen çözünene kadar yine çırpın.
bunların üstüne yağ ve süt ekleyip karıştırın.
(en önemli kısma geldik)
çırpma kabınızın üstüne bir elek yerleştirin (varsa tabii, yoksa da sorun değil, elemeden devam ederiz ama ben var olduğu fikriyle yazayım..) eleğe un (mesela 2 su bard. kadar) vanilya ve kabartma tozunu dökerek, havalandırarak karıştırın diğer malzemelere. unun topaklanmamasına özen göstererek karıştırın, homojen olsun karışım. eğer kıvamı iyi değilse (ki bozadan daha yoğun ama yine de akışkan olması lazım) azar azar un ekleyerek gerekli kıvama getirin.

hamuru bırakıp fırını açın, 180 derece civarı iyidir. işiniz bitene kadar biraz ısınsın.

hamurun çoğunu kalıba dökün, karıştırma kabınızda 3-4 yemek kaşığı kadar kalsın.
bu kalan malzemeye bir miktar (1-2 tatlı kaşığı olabilir) kakao ekleyin, karıştırın. (dikkat edin, kakao fazla kaçarsa acı bir tat veriyor)
kakaolu karışımı, kalıptaki hamurun üstüne kaşıkla gezdirerek ekleyin. sade hamurdan daha ağır olduğu için yer yer çökecektir, daha iyi.

bu döküm işlemlerini mümkün olduğunca hızlı yapın, bekledikçe kabartma tozunun etkisi azalır, kabarmaz kek. hemen fırına atın kalıbı.

kekin üstü kurumaya başlamadan fırının kapağını açmayın (yine kabarmaz...) üstü kuruduysa ve kabarmış gözüküyorsa pişmek üzeredir. içinin pişip pişmediğini anlamak için kuru bir bıçakla bıçaklayın keki arasıra. bıçak, hamur bulaşmadan kuru bir halde çıkıyorsa pişmiştir.

afiyet olsun.

(ders çalışmamak için elimden geleni yapıyorum ya... hadi hayırlısı)

@kobuzchu kiz cok saol tam aptala anlatir gibi anlatmissin super olmus. bi sorum var yalniz, yasadigim ulkede kabartma tozuna ne diyo bilmiyorum, bu kabartma tozu karbonat mi oluyo yoksa ikisi ayri olaylarmi, karbonatin italyancasi ni biliyorum da kabartma tozuna ne diyo hic bi fikrim yok, nasil bisey neye benziyo o konudada bi fikrim yok.

farki suralarda yaziyor:
cerkezkizi.blogspot.com
chemistry.about.com
answers.yahoo.com

ingilizce olarak da,
kabartma tozu: baking powder
karbonat: baking soda

farklı şeyler karbonatla. ingilizce baking powder diye geçiyor ama italyancasını bilemeyeceğim.
tek kullanımlık paketleri 5 gr. oluyor sanırım, eğer o küçük paketlerden bulamazsanız 3 çay kaşığı falan olması lazım emine s beder usulü ölçüsü :)

kekun sade kek al arkadaşım ne uğraşıyosun,hem pratik,hem hatasız oluyor kekler.

ben edirne'yi hiç görmedim ama fikrimin ince gülü nam-ı dğer sarı mercedes isimli adalet ağaoğlu romanında bu konuda bolca bilgi veriliyordu sanki.

karaağaç tarafına gidebilirsin.
sonbaharda daha bir güzel olur.
meriç kenarında birşeyler yiyebilirsin.
lozan anıtı,beyazıt külliyesi vs...

badem ezmesi de almadan gelme

www.gezinet.net

ciğer için benim tavsiyem aydın'dır. tahmis meydanında eski caminin alt taraflarında. üç tane kapalı çarşı var gezip görülebilecek. alipaşa çarşısı, bedesten, selimiye arastası. eski cami, üç şerefeli cami ve muradiye camileri görülebilir. sarayiçinde av köşkü var mesela hava güzel olduğunda biraz oturup bir şeyler yemek veya içmek için güzel bir yer. yalnız ağa köşkü ile karıştırmayın. oraya gitmek için önce ağa köşkünün önünden geçilir. karaağaç'a da gidilmeli elbet. şükrüpaşa anıtı var sonra. beyazıt külliyesi de görülebilir çok ilgi çekici olmasa da bence. köfte yemek isterseniz de park köftecisi osman var selimiyenin alt taraflarında gayet güzel köfteleri. atladığım bir şeyler varsa onu da başkaları yazar artık. bir de ekşi sözlükten edirne başlığını falan okursanız baya yardımcı olur.

edirnede ciğer yiyeceksen en iyisi kazım ustadır.hatta web sayfası yapmışlar.ahanda ;
www.meshuredirnecigercisikazimilhanusta.com

köfteci osman iyidir gerçekten. meriç kenarında belediyenin cafe'si var orası da güzeldir. Bide eskiden london cafe vardı merkezde. güzeldi orası da.

Carsi tarafindan Meric Koprusu'ne gidiyorsunuz diyelim. Kopruyu gectiniz, sagda kalan cay bahcesine gidin.. Solda da bir yer var ama orasi pek iyi degil. Dedigim yere giderseniz sadece cay degil, alkol de alabilirsiniz. Resmen on numara bir yer..

O cay bahcesinde vodka+lahmacun yapmisligim var ki, arkadaslardan duyduguma gore ufak capli bir fenomen olmusum :P

Bir de ne olursunuz ara sokaklara dalin.. Ara sokaklar cennet gibi. Sadece merkezde dolanmayin. Imkaniniz varsa bisiklet kiralayip ordan oraya savrulun.

gelecegin gun, geldigin saat gibi degiskenler ve aynı zamanda geldigin gunku havanın durumu gezi guzargahını belirleyen ana etmenler. ozellikle hava biraz ruzgarlı ve soguksa mericin kenarı muhabbetini unut. orada hava epey ruzgarlı ve aksama dogru buz gibidir. ama eger hava güzelse ve sende sabahın ilk saatlerinde edirne'ye ayak basmışsan. kahvaltı için meriç nehrini geçip saga dogru 600-700m yürüdükten sonra yesil sera isminde bahce icerisinde misler gibi bir mekan var. semaverle birlikte babalar gibi cayini icer demlenirsin.oraya kadar gelmisken karaagac'a da uzanırsın zaten. lozan anıtını gorursun.1-2 fotograf cekersin. ordan hareketle mericten carsiya dogru minibusle gidersin. meric'in ne sagindaki ne solundaki lokanta, cafe tarzı yerlerde oturmana gerek yok. sagdakinde alkol verilir ama masalarına sıçsam daha temiz olur. soldaki pahalıdır. sen zaman kaybetme. cek bir iki fotograf koprunun orda inip minibusten sonra yoluna devam et. carsi'da ziraat bankasının hemen yanında kulliye'ye giden minibusler var. oradan kulliyeye gidebilirsin. orda da pek bir bok yok ama ilk defa goren icin ilginc olabilir. carsi'ya tekrar dondugun zaman ali pasa carsisini gez. aynalı supurge, meyve sekli verilmis sabun gibi ıvır zıvırlardan topla. badem ezmesi olayına girme. bayat satıyorlar genelde. e bu kadar gezdik karnımız acıkmadı mı. benim bile acıktı. hemen ilk buldugun adamın yakasına yapıs "aydın tava ciger nerde" de. sokaktaki kedilere sorsan gosterir o derece. edirne'de cigerciler ikiye ayrılır. aydın tava ciger ve digerleri. sıra olabilir onunde. sabret bekle. bekledigine degecek. karnımızı doyurduktan sonra. yukarı dogru uzan selimiye'yi gor. icinde gez. ille fotograf çekicem arkadas ben dersen daha yukarı çık muradiye camii'nden muthis pozlar cek. sonra atla minibuse hastane durağında in. şükrüpaşa'ya çık. orda da gez dolaş kafana göre. güneşin batımını ordan izle mümkünsün. hava kararmaya başlayınca baca'ya nasıl gideceğini sor insanlara. baca'ya geldiginde "baca köfte salonu"nu sor. kime sorsan gösterir yine. orda 1-1.5 porsiyon köfteye yumul. köfteci osman falan edirne'nin vitrinine koydugu koftecidir. ama asıl kofte baca'da yapılır. tecrübe konuşuyor burada. ee yedik içtik. artık zengin kalkışı yapalım. eger akşamında kalacaksan tekrar minibuse bin ayşekadın'a git. orda "çamlık"a git. çam ağaçlarının arasında, kazlar, ördekler, kediler,köpekler, balıklarla birlikte havuz kenarında mis gibi çay iç rahatla. of be ne muthis gundu diyeceksin.

biraz yardımcı olabilir bu:

(git: 36134)

bence kamu yönetimi seçin (madem amaç indirim,akbil vs'den yararlanmak) geçmesi kolay bi bölüm olur bir hukukçu için.

Akbilden, indirimden vs. yararlanayim diyorsunuz da, acikogretim ogrencileri bircok indirimden yararlanamiyorlar diye biliyorum. Ogrenci kimliginde acikogretim fakultesi yazdigi muddetce bu sizin icin buyuk bir engel teskil edecektir. Akbil vs. alirsiniz ama acikogretim fakulteli birisi olarak her turlu indirimden yararlanamayacaginizi, ozel sektorun buna zaman zaman kisitlamalar getirdigini belirteyim.

Ama akbil icin iyi olur tabi.

tam olarak hangisini istediğini bilemedim. direkt ted'le igili istiyorsan crimelibrary.com'da şöyle bir belgesel var ama bulup da indirebilir misin bilemem:
Unabomber: The True Story (TV Docudrama) with Dean Stockwell, 1996 Steve White Entertainment

Fark etmez, ama oncelikli olarak ted ile ilgili olsa super olur. Yok ben sadece bu olaya/kisiye atifta bulunulan filmler biliyorum diyenler de kabulumdur. Hayir ben onu da bilmiyorum ama sanayi toplumunu elestiren, bilimi ve teknolojiyi insanligin sonu olarak goren baska filmler biliyorum diyenler de kabulumdur.

Unabomber nedir diyenler surdan bakabilirler: en.wikipedia.org

national geographic te unabomber hakkında bir belgesel vardı geçenlerde. national geographic belgeseli diye arayabilirsin sanırım?

bi de criminal minds(dizi) ın bir bölümünde de bahsediyorlardı unabomber dan. seattle da patlamalar oluyodu falan.

işinize yarar mı bilemedim?

bi de: film değil ama bant(dergi) ın 2 sene önceki bi sayısında unabomber ı anlatan bi yazı vardı.

www.imdb.com

eğer yazılı bilgi istersen, elimde türkçe ingilizce bir dosya mevcut.

bu arada ilgili criminal minds bölümü ikinci sezonun sekizinci bölümü olan empty planet'tır. çok güçlü bir bölüm değildir, kaczynski'nin eyleminin temel felsefesini sergilemekten uzaktır.

manifestosunun türkçe çevirisi de oldukça zayıf kalmaktadır kanımca. tamamını bitirmeyi henüz başaramadığım bir psikopatoloji raporu vardır ki internette açık olarak bulunmuyor sanıyorsam. criminal minds temel felsefesini bu rapor üzerine kurgulamış olsa gerek. unabomber'ın temelde sempatik işler yapmadığı, dünyayla ilgili, doğayla ilgili kaygılarının bulunmadığı ispatlanmaya çalışılmış bence. tabi tamamını okumak gerek.

Bende manifestosunun kaos yayinlari'ndan cikan cevirisi var. Bence gayet guzel bir ceviri olmus.. Tabi aslini bilmiyorum; sadece dilin kullanimi acisindan guzel olmus diyorum.

Bunun haricinde unabomber'la ilgili turkce bir kaynak varsa elinizde, alabilirim, iyi olur. :)

google'dan aratarak ahmaklar gemisi (hikaye) ve yaralanacağı yerden vur (makale - green anarchy) başlıklı yazılara türkçe erişebilirsiniz.

hemen 5 yıl sonrasına da reklam yapayım. şu anda yoğunlaşamasam da kendisini konu edinen bir araştırma yapmaktayım. bir beş yıl kadar sonra, türkçesini okuyabilirsiniz;) bir de eğer elim değerse bir kitap çevireceğim, türkçe'de şu ana kadar yayınlanan seri katilleri konu edinen kitapların en iyisi olacaktır. ben çevirene kadar bir başkası çevirmezse tabi. dosyalarım hazırdır, durmaktadır, beklemektedir. 5 yıl bekleyeceksiniz artık:)

Cok tesekkur ederim. Merakla bekliyorum calismalarinizi.. :)

maalesef halihazırda el altında bulunan kaynakların pek çoğu FBI bakış açısından hazırlanmış "yüzyılın manyağı" temalı çalışmalar. Kaczynski hakkında sağlıklı veriye ulaşmak çok zor.

Turkiye'de duzenli rejime sahip akarsu yok galiba. Yanlis hatirliyor olabilirim ama Turkiye yeni olusumlu bir kara parcasi oldugu icin ve hayvani engebelere sahip oldugu icin duzenli bir akarsu olmamasi lazim. Bunla birlikte kar erimeleri, mevsim degisiklikleri falan duzenliligi engelleyen diger seyler.

Yine de kesin bir seyler bilen birileri varsa soylesin tabi.

Türkiye'de düzenli akarsu rejimine pek örnek bulunmuyor. Örneğin tuna gibi su seviyesinde büyük değişiklikler görülmeyen, yarı kurak olmayan ve yer yüzü şekilleri açısından uygun olan yerlerde yatak bulan akarsu yok denecek kadar az. sakarya nehrinin alt kesimi, bartın çayı nehir taşımacılığa uygun olduğundan düzenli akarsu rejiminde de örnek gösterilebilir.

Duvar kesinlikle izlenmeli. Bunun haricinde Sürü çok güzeldir. Ama Duvar'ı mutlaka ilk sıraya koyun..

yıllar önce seyretmiştim. arkadaş. çıtır bir melike demirağ ve filmin bir dönem kült haline gelen şarkısı da bonus. şöyle de bir yorum var sözlükte #1719057.

(bkz: kızılırmak karakoyun) ... cok güzel bir filmdir. müzikleri de cok güzeldir. orhan gencebay henüz bir kaseti bile yokken bu filmin müziklerini yapmistir.

3 ün 1 inde kesinlikle umut olmalı ancak bisiklet hırsızlarını da seyretmeniz gerekecektir bu sefer.

umutsuzlar ı tavsiye ederim. filiz akın ile başroldeler. dvdsini hepsi burada da bulabilirsiniz..

www.tulumba.com.tr

hem "be$i bir yerde" hem de en baba filmler.

hepinize teşekkür ederim:))

yol, sürü ,duvar

sana da teşekkürler dr.ramiz :))

konusuna göre diz. ben iletişim/medya ile ilgili kitapları ayrı, sosyolojik/felsefi kitapları ayrı dizerim. romanları, şiir kitaplarını falan da ayırırım. en mantıklısı bu bence.

bu ayrımı yaptıktan sonra da her kategoriyi kendi içerisinde önem sırasına dizerim. yani mesela medya kitaplarını önemliden önemsize doğru sıralarım filan. güzel oluyor.

bu önerimi beğenmemiş olabilirsin ama lütfen kitaplarını boy sırasına göre dizme abi. bunu yapan bir sürü arkadaşım var, hepsi de akıllı mantıklı insanlar ama takıntılılar işte.. aman sen yapma :)

images.google.com

dewey bir yerden sonra gerekecek, +3000 için o ayrı.
kitaplar dizilirken en büyük sorunlardan birisi, kategoriye göre ayırsanız bile bazıları ya sığmıyor(boyu) ya da çok abes duruyor. bunun da en büyük nedeni kitaplığa göre dizmek zorunda olmanız. 1000 kitabın en iyi ihtimalle (minumum) 120-130 yayınevi vardır. bunlar da kendi içinde bir muamma zaten.
önce kitaplığı dikey olarak
edebi yazınlar (roman şiir hikaye günce v.s)
ve
düşünce (politik, felsefe, bilim. v.s)
olarak ikiye ayırın.
sonra en üstten başlayarak
boy sırası esaslı- olarak her grubun eni ince olacak şekilde( her raf sırasına 6 kitap) mesela:

roman şiir günce d.edebiyat . bilimsel felsefi güncel

.... ..... ... ........ . ....... ....... ......


.... ..... ... ........ . ....... ....... ......



.... ..... ... ........ . ....... ....... ......




.... ..... ... ........ . ....... ....... .......





.... ..... ... ........ . ....... ....... ......






ROMAN ŞİİR .....

olarak süper olacaktır.
resmini çekip yollardım ama ommazzz.

neye göre arayacaksam ona göre dizerim ben. mesela sevdiğim yazarlar var onların kitaplarını bir araya koyarım ve böyle büyük blokları da birbirinin yanına dizerim. diğer kalan tek tek leri yayınevi'ne göre dizerim yayınevlerinin de kendine göre yayın politikaları olduğu için bunlar da bir anlamda tasnifli gibi oluyor zaten. bunlar daha çok edebiyat. mesleki, araştırma, inceleme türü kitapları konularına göre dizerim, ansiklopedi sözlük,harita atlas vb onları da bir arada tutarım. raflarda yer kalmadığı için de süreli yayınları kolilerde tutuyorum. aradığım kitabı bulmakta hiç sıkıntı çekmiyorum. bulamadıklarım ödünç verdiğimi hatırlamadığım kitaplar oluyor. onun için de kütüphane gibi bir ödünç verme defteri tutmaya başlamak niyetindeyim. kendimce kurduğum sistemden memnunum tavsiye ederim.

Bende 800 civarı var, roman-hikaye-şiir-ekonomi vb. gibi en temel ayrımı. Ondan sonra da kendi içlerinde ayırdım, Rus edebiyatı, fantastik edebiyat (mesela o da yeni dönem fantastik-old school fantastik), Amerikan edebiyatı falan gibi.

13 yıl boyunca girişte herhangi bir ücret ödemedim. Bu sene de değişik bir uygulama olacağını zannetmiyorum ama sitesi vardır mutlaka bakın kesinleştirmek için.

edit: sitesinden,

"İstanbul Kitap Fuarı, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından düzenlenen 18. İstanbul Sanat Fuarı/ARTİST 2008 ile eş zamanlıgerçekleştirilecektir. Öğrenci, öğretmen ve emeklilere ücretsiz olan fuar giriş bedeli 5 YTL’dir. Fuarlar, 1-8 Kasım 2008 tarihleri arasında 11.00-20.00 saatleri, kapanış günü 9 Kasım 2008 tarihinde ise 11.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir."

www.antoloji.com

sondan 3. paragraf.

Baktım, bulamadım ben. Anlaşılmayacak bir şey yok..

Meğer o sayfadaki metinlerin sonunda "Devamı..." linki varmış, görmedik, affet beni greenish, eşeklik etmişim. Bu kadar sinirleneceğini bilsem inan ki sormazdım..

:)

Teşekkürler herkese, sağolun, bakan körmüşüm ne yapayım. :)

bi kitapçı bedava fuar bileti veriyor cağaloğlunda adresi ama aklıma gelmiyor ya ya da bi dakika bi araştırayım.
tamam buldum
işte linki buradan kayıt olup kitapçıdan davetiyenizi alabilirsiniz oyle yazıyor.
www.barbuni.com

bu mesajın en üstte durması gerekli. Milli davaya döndü çünkü:D

tnt ye mail attım, dövmeye geliyorlar hepimizi. piç ettiniz lan şarkıyı, bize sorsanız söylerdik diyorlar.

Bambaskaymissiniz.

şimdi hala var
bize yarın yarım gün, tabi okul olduğu içindir.

sanırım sebebi de aynı, okul törenleriyle ilgili... ama eskiden okulun dışındaki kurumlar da tatildi şimdi değil dersen bilemeyeceğim orasını

(git: 44671)

ben de ilk defa bu yıl fark ettim bu uygulamayı, kime sorsam "evet vardı, yıllardır var" diyor. korku filmi gibi.
okul törenleriyle ilgili tatil de törenin ertesi günü oluyordu diye biliyorum ayrıca.

ben de farketmedim . ama mantığı da çözebilmiş değilim. dini bayramda (arife gününde ) mezarlık ziyareti oluyor hani o tamam .

dini bayramların öncesinde yarım gün olması kadar doğal milli bayramlarda da önce ki günün yarım gün olması.

Dun burs evraklarimi teslim etmek icin belediyeye gittim.. Dediler ki "bugun git yarin gel", aynen boyle evet.

Meger bugun yarim gunmus, o yuzden oyle bir cinlik yaptilar demek ki.. Hayret bir sey arkadas ya. Sabahin su saatinde kalkmak zorunda kaldik. Simdi isin yoksa Sarachane'ye git, yetis..

Ne diyim bilemedim.

leylak şarabına katılıyorum, korku filmi gibi, "senelerdir var" diye birşey yok, ilk görüyorum, ama evet, biz de yarım günüz, zaten de 10:00'da geldim 9:00'daki işe, şimdi de sözlükteyiz işte, 2 saate de çıkacağız, demek ki, mantığı yok.

hatırladığım kadarıyla her zaman mevcuttu bu uygulama.

hayret birşey herkes hatırlıyor. yahu ben 28 ekimde yarım gün tatil yaptığımı hiç hatırlamıyorum.

düşer o bişi olmaz.

öyle kırılmış dolguyla yaşamak tehlikeli. zehirliyormuş insanı. yani, dolgu maddesi dandikse. hem, çürük dişteki iltihap insanın böbreklerini bile bozuyormuş yahu, kalmasın öyle.

6-7 yildir tam da bahsettiginiz turden bir dis ile yasiyorum. Bir bok olmadi daha. Ne dolgu dustu, ne de kirik kisim buyuyup dis pic oldu.. Hicbir sey olmadi. Kirildigi anki halinden en fazla 1 mm daha kotulesmistir o kadar.

Hatta sol ust tarafta bir disim var, dort bir yani kirildi, kola ice ice eridi, ortasi krater golu gibi cukur oldu.. resmen dis eti hizasina kadar indi ortasi.. Oyle bir oval ki anlatamam. O dise de bi bok olmuyor ne hikmetse.

4-5 ay once gittigim discim o dise bakip bakip ic gecirmis, "vay anasini lan bugune kadar bu disin agri yapmamasina imkan yok" falan demisti. Bu dis gebermis falan diyip dokunmamisti.

Dostum, her neyse, gereksiz bir sey anlattim ama sorunla alakali oldugu icin anlattim. Bu disimde de dolgu vardi eskiden, dusmustu. Sonra bu hale geldi iste. Galiba dolgu yapilan dislerin sinirleri geri cekiliyor zamanla. Cunku doktor rontgende de bakti, diste herhangi bir sinir ucu goremedi. Sinir ucu cok kuculmus, yok olmus, ölmüs bu dis falan dedi.

Cok kafana takma o yuzden.. Ama dislerin hassassa mutlaka disciye git. Daha onceden dolgu yapilmis bir dis, tekrar dolgu yapilirken cok sizlamaz. Zaten igne yapacak, bi bok hissetmezsin. Daha sonra iyice bok olmasin yani.. Erkenden git.

yaptırın.
yaptırdıktan sonra az bişi ağrı olabilir ama yaptırın kesinlikle..

daha öncesinden kanal tedavisi yapılıp sinirleri alınmıs ve akabinde dolgu yapılmıssa bir sey olmaz. uzun vadede dolgu üzerinde kalan zayıf diste kırılacaktır. eger usturuplu bir kırılmaysa en kısa zamanda disciye git. muhtemelen disin etrafını biraz daraltarak kalıp yapacaktır. sakat bir kırılmaysa ve dis kurtarılamazsa da cekilir. gecmis olsun.

çürüğü iyice temizlememiş zaten hekim. aynı yere gidip tekrar tedavi etmesini isteyebilirsin. yüklü bir şey almaz, hatta kimbilir belki hiç almaz diycem ama 1 yıl olmuş. benim dişçim 7-8 ay süre veriyor. o süre içerisinde dolguya bir şey olursa ücretsiz düzeltiyor. aynısı bana da olmuştu. ücretsiz dolguyu yeniledi..

güzel olur.

"Siteye son giriş yapan 20 kişi" diye bişe zaten var. bence çok zor olmaz.

en son giriş yapanlar görülebiliyor zaten. tam olarak söylediğin şey olmasa da az çok fikir sahibi olabiliyosun kimler sitede diye.

evet son giriş yapan 20 kişiyi biliyorum ama 20 kişi hem az hem de bir soru sorunca cevap verebilecek kişinin online olup olmadığını bilmek daha güzel olurdu. mesela şimdi cruor'a bir soru sormuş olsam, cruor'da çıkmış olsa boşuna cevap bekliyor olacağım.

bence güzel olur. bir de ekşi duyuru nun saatleri bir saat geri alınsa tam olacak.

gereksiz olurdu.

ben olmamalı diye düşünüyorum. kafanda sorunu soracağın kişi belliyse sözlükten mesaj atarsın, er-geç cevap gelir. şayet burada ben kimlerin online olduğunu görürsem, içlerinden birinin de soracağım şey konusunda verimli olabileceğini düşünüyorsam direkt mesaj atarım adama, ne duyuru açacam? o zaman da duyuru mantığı kalmaz. yazar olmayan kullanıcılar için zaten kullanışlılık açısından bir faydasını göremiyorum. sen nasılsa aradığın adam yoksa o gelene kadar bir şekilde bekleyeceksin. ha duyurunu açıp beklemişsin, ha açmadan. gereksiz.

Eskiden eksi sozlukte de kim online diye bakabiliyorduk. Yazarlarin kimdir nedir'lerinde gozukuyordu. Online sayisini takip edebilecegimiz bir pencere de vardi. Sonra yogunluktan ve sunucuya yaptigi yukten dolayi kaldirdilar bu ozelligi..

Eksi duyuru'da da er gec ayni sey olacaktir. Belki su an sunucuyu cok yormaz ama bundan 1-2 yil sonra site hayvan gibi buyuyunce olacaklari tahmin edebiliyorsunuzdur sanirim.

Gerek yok diye dusunuyorum. Artisi olmaz, eksisi olur. Zamanla, site kalabaliklastikca yavaslariz.

windoz kendi ayarlıyor, ben de ona göre ayarlıyorum.

www.worldtimeserver.com

ntv'ye göre devam şimdilik :)

TRT'nin teleteks'ine bakin. (bkz: telegun)

kadıköyden vapura biniyorum ve haydarpaşa tren garının devasa saatlerine bakıyorum ayar için :D

'coking' olsa bile o 'joking' gibi okunur sanırsam. o manaya geliyor olabilir.
ya da tanrı tüttürüyor manası da olabilir, ama saçma olur sanki öyle...

Ben de bilemedim tam olarak. Ortaya bi "O" koymuşlar ama neden.

Çok safça cevaplıyor olabilirim ama, o Kingodisco değil mi? King of Disco yani. Disko Kralı.

Hagaden onun gibi bir şeymiş sanırım. Ne yazmışım yalnız ha.

cevap: e) hepsi

Okan Bayulgen yine inceden inceden koca ulke ile tasak geciyor gibime geldi. Ama cok zekice bir davranis, takdir ettim.

Ince islerin adami.

sağını solunu ayıramayan insanlara tavsiye edilegelen abuk yöntem.

sağ - sarmısak
sol - soğan

isim benzerliğiyle ayırt edilebilmesi için bu şekil tavsiye ediliyor.

sağ deyince mesela adam bakıyo aha bu tarafa bağlamışım sarmısağı demek ki sağ burası.. gibi.

yani evet anlamadığım bu aslında. yani bir tarafına sarımsak bir tarafına soğan mı bağlayıp dolaşması tavsiye ediliyor? yoksa tamamen şaka modunda bir şey mi.

Bunu ben de bir ara dusundum ve ben de bir bok anlamadim. Galiba mantikli bir aciklamasi da yok.. Yani sagda solda da sormustum ama kimseden duzgun yanit gelmemisti. Varsa aciklayabilecek bir babayigit ciksin aciklasin. Yoksa, ben diyorum ki, bu anlamsiz bir seydir iste..

Bi yere asmıyorlar da cebinde taşıyorlar sağını solunu bilmeyenler. Tabi gerçekten taşıyan var mıdır bilmiyorum, kokarca gibi.

anaokulunda çocukların cebine koyuyorlar...

sağına soluna birşey bağlamana veya cebinde soğan taşımana gerek yok. mega hafıza denen bir muhabbet vardı. hatırlayanlar vardır. (bkz: posterity) orada ingilizce kelimelerin anlamları imgelerle öğretiliyordu. özellikle çocuklar soyut kavramları anlamakta zorluk çekerler. bu kavramlar çocuklara somutlaştırılarak öğretilir. ("allah baba" gibi) çocuğa sağım sarmısak solum soğan derseniz sağında bir sarmısak solunda soğan hayal eder ve bu imge bilinçaltında daha kolay yer tutar. evet.

Peki bu Patlican'a uye olursak, cep ogrenci tarifesinden yararlanmaya devam edebilecek miyiz? 500-5000 ucretsiz mesaj olaylari falan yine gecerli olacak mi? Ikisi bir arada yuruyor mu yani?

Valla sırf bu 180 dk muhabbeti yüzünden üye oldum ben de patlican'a. Öyle çok fazla reklam falan gelmiyor bana da. Belki de daha kayıt esnasında olur olmaz şeyler hakkında mesaj göndermelerini sağlayacak seçenekleri seçmediğim için böyledir ve/yada galadnikov'un dediği gibi iptal edilebiliyordur.. Bi zararını görmedim şimdiye kadar açıkçası..

@vita vinum est
Bütün sorularına evet :) Mobil öğrenci kampanyasından yararlanma durumun da devam ediyor, 500/5000 mesaj da alabiliyorsun.
Hatta yeni birşey daha var (yalnız bu da ayda 1 kez yapılabiliyor) 150 yazıp 2200'a gönderince 30 kontöre 150 dk avea içi konuşma hakkı yükleniyor hattına(patlican'ın 180 dk'sının haricinde bu). Bence bu daha mantıklı ve kârlı. Çünkü avea'nın dandik sistem altyapısı yüzünden görüşmeleriniz olmadık yerlerde kesilebiliyor; diyelim 04:56'da kesildi- gitti 2 kontör! 11:23'te kesildi, gitti 4 kontör! Ama bu hediye dk'larda (150-konuşma süren) kadar gittiği için daha kârlı, daha verimli. Öneririm ;)

Bu tadi gecici olarak su sekilde gecirebilirsiniz, dislerinizi fircalayarak. Ben gecen gun "Signal Dogal Beyazlik Portakal & Nane" aldim. Eski mentollu dis macunumla dislerimi bile ogure ogure fircalarken, bununla agzimin her yerini rahatca ve ferahca fircalayabiliyorum. Yani sadece dislerimi degil, dilimi, yanaklarimi, dis etlerimi, dudaklarimi.. Her yerimi fircalayabildigim icin o bahsettiginiz yemek/icecek tadindan eser kalmiyor.

Ama siz gece yattiginizda o tat yine agziniza gelecek elbet.. Sabah les gibi uyanacaksiniz. Onun bir cozumu var midir bilmiyorum iste.

tatli ye ve bol su ic olmazsa belki baska alkol paklar seni.. :)

ben genellikle 1.5 litrelik erikli suyu bitirdikten sonra o tattan kurtuluyorum. ertesi güne mide bulantısı vb bırakmamak için de iyi yöntem. tavsiye ederim.

kokusu vardır bir de bunun, insanın ağzını lağım çukuru gibi yapar, ne anlarlar biradan hala çözemedim, vodka varken.

limon iyi gelir derler biranın pis tadına, ama bilemicem.

meyvesuyu geçirir onu yahu kasma bu kadar

İçme bira, su iç, meyve suyu iç, votka iç fln. Nie üzüosun kendini

Eğer birayla birlikte sigara içersen, ertesi gün ağzında sanki bi avuç dolusu sulu çamur topağı varmış gibi hissedebilirsin.

Bol su içmek faydalı olabileceği gibi, sigarayla alkolu ayrı ayrı almak da iyi gelebilir.

Gerçi,
Kestaneyi istersen kavurup da yersin,
İstersen suda haşla,

Onun tadı da bir başka!

diğer markalarda da oluyor mu bu sorun? ben ağızda bıraktığı o yapış yapış tatlı tat yüzünden içemiyorum efes (bir de acaip şişiriyor diğer biralara göre). bulursam guinness veya heinekenden şaşmamaya çalışıyor en kötü ihtimalle tuborg tercih ediyorum.

benimki maa$ini ptt'den cekiyor, odeme belgesini goturuyorum.

bizim peder ssk emeklisi. ben vakti zamanında hem ziraat bankasından hemde ssk dan aldım. ssk da pek fazla sorun olmadıda bankadan alırken adam biraz ağız burun eğmişti. ama ssk dan aldığım belge daha böyle afilliydi. ben ssk yı tavsiye ederim sana. birde unutmadan eğer imkanın varsa yani babanla beraber yaşıyorsan onun nüfus cüzdanınıda yanında götürürsen iyi olur. ne olur ne olmaz.
haydi bol şanslar yiğidim...

vita vinum est, arkadaşın şifresini unutmuştu hani ibbye gittiniz mi acaba durumla ilgili ne dediler (telefonları hep meşgul ben ulaşamadım henüz)

Daha gitmedik. Mail adresim birhanbey / at / hotmail / dot / com, ordan daha rahat iletisim kurabiliriz eger mahsuru yoksa.

evrak teslim noktasına gidip elinizdeki raporu bi gösterin bence. belki onu kabul ederler ve sizi uğraştırmazlar. "yok bu olmaz" derlerse nerden nası alacağınızı da söylerler herhalde. çünkü her yıl binlerce kişiden evrak topluyorlar. illa ki benzer durumlar olmuştur.

Ben de öyle düşündüm. Gidip diğer istenilen 6 belgeyle birlikte annemin şizofreni raporunu ve (tedbiren de olsa) ilaçlarının falan yazılı olduğu belgeleri göstereceğim. Memur belki olayı anlamayabilir.. "İyi de bu sağlık raporu, biz engelli belgesi istedik" diyebilir. Biraz izah etmeye çalışacağım, yine anlamazsa delirebilirim işte ondan korkuyorum.

Hukuki ehliyetinin bulunmadığına dair rapor alabilirsiniz. Kronik şizofreni gibi psikotik bozukluklarda kişinin hukuki ehliyeti bulunmamaktadır.

Ama iste olay hukuki ehliyet/calisip calisamama durumuyla ilgili degil. ENGELLI OLDUGU ICIN CALISAMIYOR OLDUGU ile ilgili. Yani annemin engelli oldugunu ispatlamam gerekiyor, hukuki ehliyetinin olup olmamasi mevzubahis degil.

Bu sizofreni ne lanet bir hastaliktir arkadas ya.. Anlatsan anlamiyorlar, normal bir hastalik gibi degerlendiriyorlar.. Simdi sabahleyin gidip sosyal hizmetler mudurlugundeki memura diyecegim ki, abicim bak goruyorsun kendisi sizofren ve bu bir zihinsel engeldir.. Benden illa "git engellidir belgesi getir, bu raporu kabul edemem" gibi seyler isteyecek. Sonra gel de cildirma ya.

Anlamiyorlar anasini satiym. Bugune kadar su hastaligi kimseye tam olarak anlatamadik zaten.

Tanri kimseye vermesin.

öncelikle Allah yardımcınız olsun diyorum. annenizin durumu "kronik" ise bu hastalık kalıcıdır, ve iyileşmesi imkansız demektir bu. başka türlü olsa zaman zaman kontrol edilerek iyilelşip iyileşmediğine bakılır. böyle bir hastayı durmadan doktora oraya buraya götüremezsiniz ki? bunu anlamaları lazım. kronik tanısı bir kez konulur.

Ben de hep anlamalarini umdum ama iste diyorum ya anlamiyorlar. Sizofreni konusunda cok sey bilmelerini beklemiyorum, cunku bu hastalik ancak yasanarak ogrenilebiliyor, ben bugune kadar bunu gordum. Ama anlatinca da dinleseler, tamam kardesim biz seni ugrastirmayalim falan deseler keske.. Bu hastaligi grip gibi bir sey zannediyorlar sanirim. :) Gecer mecer saniyorlar. Degisik isler iste, neyse.

Sagolun iyi dilekleriniz icin.

Muhtarliga sordum, engelli belgesi olarak raporu kullanacaksin dediler. Yani boyle bir durum yasayaniniz varsa olay boyle istiyormus. Kaymakamliktaki memurlar da boyle dedi ayrica.. Haberiniz olsun.

Facebook'tan sizin okulunuzda okuyan kizlari bulup tek tek mesaj atin. Olmazsa gider devlet yurdunda misafir ogrenci olarak kalirsiniz birkac gun, sonra bulunur zaten. Yurda da basvurun, cikar belki.

Facebook'u unutmayin. Arattirin 18 mart universitesi filan diye, bulursunuz elbet bi grup bi page falan.

walla bende ekkontenjanla yerleştim bulamadım uygun güsel bi yer apartdaire pansiyonmu neese ööle bi yere yerleştim şindilik ama en kısa zamanda kafa arkadaşlarbulup bi ewe çıkmak istiorum:))

mrb eger hala kalacak bır yer arıyorsan tanısa bılırız ben ev arkadası arıyorum cunkı [email protected]

az once ben de yazdim sonra sildim duyurumu. referans no veriyorlardi o muydu acaba dedim kendi kendime, degil..tc kimlik no mu ? o da degil..her zamanki sifrem mi ? ulan o da degil..e napcaz ?

google dan arattim sifre diye ibb ile birlikte. en az 8 karakterli olmasi gerekiyormus o nedenle baska bir sey girdigimi sonradan hatirladim..

sonuc mu ? annesi babasi kagit ustunde emekli olan ama normalde paranin dibine vuran arkadaslarimin her sene aldigi burs yerine ben havayi almisim. boyle adaletin..

ben bayaa kendi belirlediğim şifreyle girdim. ha bana çıkmamış orası ayrı*.

Ee orasi dogru evet ama, ne yapacagiz yahu simdi. Adaletsizlik mevcut ama eger bu kiza bu 100 liralik burs ciktiysa ve bu bursu sirf sifresini hatirlamiyor diye alamayacaksa esas adaletsizlik o zaman olur iste..

Cok sinirliyim arkadas ya. Gerci ona kesin cikmis olmali, en iyisi hicbir care kalmazsa toplanmasi gereken belgeleri toplayip verilen adrese goturmek ve teslim etmek. Yani gercekten de burs cikmis gibi davranmak. Baska care birakmiyorlar adamlar lan, ayip be. Insan bi "sifremi unuttum" linki koyar, ayip valla.

orada telefon numarası var p.tesi arayın yardımcı olurlar.

Zaten pazartesi gunu gidip belediyeyle gorusecegiz direkt ama simdi ogrenme sansimiz hic yok yani degil mi?

Tesekkur ederim bu arada.

aynısı bende de oldu ki herşeyde aynı şifreyi kullanırım, kavbul etmiyo şifreyi. mail attım. vita vinum est, sen de ptesi belediyede görüşme sonucunu yazarsan buraya çok makbule geçer..

Tamam "girl in a coma", yazacagim. Bu duyuru linkini bookmarkla o zaman, kontrol edersin.

Aha link: www.eksiduyuru.com

Sifre hatirladigim kadariyla rakam+harf kombinasyonundan olusacakti. O yuzden farkli bi sifre yazmak zorunda kalmis olabilirsin iyi dusun..

bence şifresini unutacak kadar ilgisizse ibb vermemiştir burs.

Dedigim gibi sifreyi o an kafasindan uydurmasi gerekti sanirim. Cunku sifreler harf ve rakam kombinasyonu olmak zorundaydi. Alisilmis sifresini kullanamadi.. Sifreyi not etme firsati da olmamis. :)

Ben durumu nasil halledecegimizi ogrenirsem burdan bilgilendirecegim.. Ilgilenenler konuyu takip edebilirler.

Iyi geceler.

@vita vinum est

sifreler sadece harf kombinasyonu da olabiliyor, ille rakama luzum yok. bkz: kendi sifrem.

aynı durumdayım. tekaüt herifler "şifremi unuttum" zımbırtısını da kaldırmışlar.

yüzüne telefon kapatıldıysa o adam işinden dahi olabilir. çağrı merkezleri bu tip şeyleri ciddiye alır. tekrar ara.

Kablonet cagri merkeziyle benim de basim belada.. (bkz: turksat as/@vita vinum est)

Ordaki bazi insanlar cok anlayisli, bazilariysa resmen anlayissiz kisiler. O suratiniza kapatan herifi de bilgisayarda gorebiliyorlar. Cunku her konusmanizin, gunu gunune, saati saatine, ve hatta konustugunuz elemanin adi soyadi dahil olmak uzere uzuuuun bi kaydi oluyor. Tekrar arayin, cemkirin, benle en son gorusmeyi yapan eleman kimdi diye sorun ve o kisinin adini ogrenip sikayet edin. Bir yere degil, birkac yere sikayet edin.

Benim suratima kapatmak gibi bi sey yapmadilar henuz ama eger oyle bi sey yaparlarsa ararim ve agizlarina sicarim. Bu kadar da net soyluyorum. Umarim yapmazlar. Siz de lutfen arayin ve sikayette bulunun.

Donatilar -> sistem araclari -> sistem geri yukleme gibi bir sey olmasi lazim. Ordan windows'u onceki bir tarihe geri yukleyebilirsiniz ama ise yarar mi bilmiyorum.

sistem geri yükleme aktif değilse, avg temizliyor olması lazım dediğin şeyi...

sabah 6'ya kadar verdiğim yoğun mücadeleler sonucunda az hasarla atlattım galiba bu virüsü.

5-6 tane ayrı anti-spyware'la bilgisayarı en ince noktalarına kadar taradım, onlarca enfeksiyon, yüzlerce virüs ve tehlikeli bilmem ne temizledim. ardından görev yöneticisini taskmgr.exe'den açarak ctrl+alt+delete sorunu ortadan kalktı ve artık ctrl+alt+delete ile görev yöneticisine ulaşabiliyorum. masaüstü arkaplanımı hala özellikler bölümünden değiştiremiyorum ama herhangi bir resmi "arka plan olarak ayarla" diyerek bu srunu da hallediyorum.

neyse, geçmiş olsun bana çok uğraştırdı kereta :D

Arkaplan işini de registry den halledebilirsin google da bulamadım ama aramaya inanmak lazım.

antispyware tek başına yeterli olmaz. antivirüs programı kullanmalısın. antispyware ve antivirüs programlarıyla yapacağın taramaları, windows'u güvenli kipte açarak yaparsan daha sağlıklı olur gibime geliyor.

Tamam da her gidayi derin dondurucuda saklayamazsin ki. Tadi bozulur, yenmez, cirkinlesir.

Saklanabileceklerden bahsediyorum zaten, ama genelde insanlarin yanlis yaptigi durumlar var mi mesela?

ekmegi bile derin dondurucuya attiktan sonra cozuldukten sonra mis gibi oluyor ne kadar durursa dursun. normalde bi gunde bayatlar filan.

islenmis hazir etler, dondurulmus urunler marketten getirir getirmez derin dondurcuya koyulabilir. en az 1 yil orada tutabilirsiniz. ama derin dondurcuya koymazsaniz son kullanma tarihine kadar tuketmeniz gerekir. bazi gida urunlerini derin dondurucuda saklamak icin degisik yollar var. mesela sebzeler "$oklama" islemine tabi tutulur. bu islemin ayrintilari kullanma kilavuzunda ya da internetteki yemek tarifleri sitelerinde bulunabilir. onun disinda biber, sogan gibi yemeklik malzeme, yemeklerde kullanilacak boyutta kesip birer pisirimlik olarak ayirip buzdolabi posetleri icinde derin dondurucuya koyulursa, en az 6 ay guvenle kullanilabilir. dikkat etmeniz gereken sey, bir gida urununu derin dondurucudan cikarip cozdurdukten sonra yeniden derin dondurucuya koymamaniz gerektigi. bazi sebzeler ise derin dondurucuda saklanip pisirildiginde pek guzel olmuyor. mesela bruksel lahanasi, patlican, kabak. meyveleri hic saklamadim bilemiyorum.

herhangi bi koltuk kaplayan koltukçularda vardır?

ikea da var, tam dediğinden, kaplanmış filan hem

eminönü'nde de bulunur.

Zeytinburnu civarindaki sanayi sitesinde (nerde oldugunu tam hatirlamiyorum) o sungerleri cop diye atiyorlar. Copten tertemiz sungerleri alabilirsiniz valla. Cift kisilik yatak olur o sungerlerden ben size diyim. (Hepsi temiz olmuyor tabi ama en azindan kullanilabilir duzeydeydiler ben gordugumde)

Not: Ben bunlari goreli baya zaman gecti. Artik olmayabilir. Ikea bana da mantikli bir cozum gibi geldi, ucuzdur iyidir gidin ordan alin mis gibi. Ama bir gun sungere ihtiyaciniz olursa da buralardan belese bulabilirsiniz iste aklinizda bulunsun diye soyledim.

CKRename'i kullanıyorum ben. Ama dediğin gibi bi program güzel olurdu hea =)

Bence kendi isimlendirmeni kendin yap. 2008_10_22 tarzi klasor isimlerini oneririm

windows kendi kendine de bazı ayarlamalar yapabiliyor. eğer birden fazla dosyayı seçip bir tanesine yeniden anladır dersek (mesela yeni isim olarak "dosya" demiş olalım, ilk baştakinden sonrakine doğru dosya[1] dosya[2] dosya[3] dosya[4] gibi numaralandırıyor

(bkz: bize gelsene)

(bkz: gizli siktir)

@mrtksn

k:20- e:22

Heöö 2 haftada 10 defa buluşuyor, mesajlar falan da yoğun ama ciddi ilişkiye hazır değilim öyle mi? Ne diyeyip bilemedim ama pek bi alengirli durum var =)
edit: Ne ciddisi? İlişki demiş sadece, dikkatim dağılmış meğersem...

arama hiç. bi kere bile. eşşek gibi geri arar. aramazsa da salla gitsin. sinir oluyorum yaa böyle hatunlara. madem gönlün yok ne diye buluşup konuşuyosun di mi? nazın da bi adabı var.
oh be rahatladım :)

bence herhangi bi hamle yapmayın,opucuk balıgı dogru soyluyo,ses seda çıkmayınca kesin kendi arar.
tecrübeyle sabit :D

msn gibi bi ortamdaysanız online olup hiçbi şey yazmaman, neşeli şeyler dinlediğini göstermen iyi olur. iradeliyse o da yazmaz muhtemelen. ama işin oluru varsa birkaç güne de kendisi damlar.
şimdi sen bi şeyler yazarsan bu biraz zayıflık göstergesi olur kiii, bu ileride çok daha fazla taviz verebileceğin anlamına gelir.

Ayak yapıyor. Numara falan gerekmiyor. aynen yukarıdaki arkadaşlara katılıyorum. sessiz kal birkaç gün.

10 kez buluştuktan sonra kızdan hala sevgili olma yönünde bir tepki gelmediyse ya kız tarafı çok ağır, ya da sen kanka modunda yaklaşmışsın ve seni sevgili olarak düşünemiyor.

Numara vs çekmeye çalışacaksan niyetin pek "iyi" değil sanırım. No comment.

kendine ne sözü vermiş?

img380.imageshack.us

Wishborn kardeş, zor iş be. Umarım ciddi ciddi aşık değilsindir, zira sıkıntılı bi durumdur, bilirim. Kısa mesajla filan çözülecek iş de değil üstelik. Vuruculuğunu siktirettim kısa mesajın, istersen Shakespeare ol, Baudelaire ol, döktür beyitleri, dörtlükleri, iş olmayacaksa olmaz.

"Hiç dokanma o kesin arayacaktır" diyecem, o da popülizmin dik alası olacak. Berke Hürcan - Josh Holloway çapında fiziki görünüşün ya da kalın bir cüzdanın, otomobilin, pahalı elbiselerin ya da şöhretin yoksa erkek için "aranmak" istisnai bi durumdur. Ama neyse, yine de umarım arar. Ya da umarım aşık filan değilsindir. Zor işler vesselam. Ararsa da "ben ekmeğime bakarım" modu galiba en iyisi. Uma uma bi hal oldum ama, umarım aşık filan değilsindir.

senden daha yaşlı birisi olarak şöyle bir öğüt vereyim (ben de başarıdan başarıya koşan birisi değilim ama yıllar bazı şeyler öğretiyor)

zamanını sorunlu ve sonu olmayacak şeyler için harcama. madem ilgileniyorsun al karşına kardeşim böyleyken böyle benim niyetim bu sen ne diyorsun de, cevabı hayırsa güle güle.

önündeki maçlara bak. öyle uzun uzun düşünmeye gerek yok. arkadaşlar doğru yazmışlar. üstüne düşme. bir kere sorman yeterli.

eğer 10 kere buluşmadan sonra ilişkiye girmek istemiyorum diyorsa ya niyeti başka demek, ya da seni oyalıyor. üstüne düşmeni mi bekliyor?

yav böyleleri ile uğraşmaya değmez. sonra geri bakınca en güzel yıllarım saçma sapan kişilerle heba oldu demeyin.

belirtmeyi unuttuğum bikaç noktaya mea maxima culpa çok güzel bi biçimde değinmiş.
bu söylediklerin yaşandıktan sonra kız böyle bi şey diyosa o kızın biraz sorun sahibi olması çok yüksek bi ihtimal. bu durumda devreye senin niyetin giriyor. yani bu kızdan beklentilerin önemli. fırtınasız, sakin ve huzurlu bir ilişki arıyorsan bu kızdan elinden geldiğince uzak durman senin yararına olur. çünkü anlattıklarından yola çıkarsak bu kızın sana vadettiği en belirgin şey; belirsizlik gibi duruyor.

dediğim gibi senin niyetin çok önemli bu aşamada. hani senin de niyetin sadece vakit geçirmekse, belirsizlik beni germez; ben kolay kolay üzülmem diyorsan gidişatı koru.

direk ilerle, kaç.

şu memlekette ilişki yetkileri default olarak kız milletinde başlıyor ya dayanasım gelmiyor. age of oldu vallahi çıkmalar mıkmalar.

Bence hiç hesap kitap yapmadan içinden ne geliyorsa onu söyle. Ama önce düşün derince, ne istiyorsun ne düşünüyorsun ve nasıl hissediyorsun onun bi farkına var, sonra hepsini tek tek anlat.

Bu kadar açık olmanın sonucunda iki ihtimal var; ya hoşlandığın kız senin açık olduğunu görünce rahatlayıp gerçekte ne düşündüğünü o da açıkça söylecek ve iş savaşa dönüşmeden, karşılıklı hamle planları 'şöyle dersem böyle düşünür'ler olmadan rahat, germeyen bir ilişkiye yol verecektir ki böyle olursa harika olur. Ya da 'bu çocuk bana hasta, biraz da saf galiba, aptal aşık ehe' diye düşünüp seni süründürmeye çalışacaktır ki buna karşı tetikte olursan bişey olmaz, kendini koruyabilirsin.

Zaten bi ilişki ya ilk durumdaki gibi olmalı, ya da hiç olmamalı bence. Biraz bekle, ipleri eline verme, insiyatifi sen al demişler genelde cevap olarak da şaşırdım biraz. Herkesin doğrusu kendine tabi tavsiye benimki.

arama, arama, arama.

direkt bize gelsene diye mesaj at. sonra da "ben biliyorum o bize gelsene tekliflerini falan, ben senin bildiğin kızlardan değilim" tribine girerse "kusura bakma da bu yaştan sonra senle kafelerde sürtüp tabu falan oynayacak halim yok, gelmezsen de normal karşılarım olabilir" falan de. hatta o kadar uzun uzadıya cevap yazmana bile gerek yok.

yani direkt olaya gir. 22 yaşında adamsın gerek yok böyle ayak oyunlarına. net olmak lazım.

Fazla kaptırmadan uzak dur. Böyle sorunlu tiplerden sevgili bile olsa sorunlu bir ilişki yaşamış olursun. Sana da zamanına da parana da yazık. Çünkü bunlardan sonra olacakları az çok kestirebiliyorum.

olurda muhabbet arasında "ben seni arkadaşım olarak düşünmüştüm" derse meşe odunuyla giriş.

bu kızdan uzak durun fikrine katılmıyorum.
Her kız kendi kendine "bir daha aşık olmayacağım/erkeklere güvenmeyeceğim" türünden en az 5-10 kere söz vermiştir 20 yaşına kadar.
Bazı erkekler bile yapıyor bunu.O derece :P

"istiyorum ama..." diye başlayan cümle "bir süre daha peşimde koşman lazım, prensesim ben çünkü" diye devam ediyor olabilir ablanın kafasında. bu durumda o sessiz kalma oyununun dozu kaçarsa niyetinin ciddi olmadığı izlenimini edinebilir. bilemem tabi, edinmeye de bilir.

hemen kabul etmiş olmamak için öyle demiş bence. fazla çabaya gerek yok.

ihsan oktay anar'ın bütün kitapları.

shibumi

(bkz: kinyas ve kayra)

Sizin durumunuzdaki biri için Aşıklar ve Kumarbazlar birebir tercih olacaktır galiba. Sonuçta kafa dağıtmak istiyorsunuz anladığım kadarıyla.. tam sizlik. Beşiktaş Kabalcı'dan 1-2 ytl gibi bir fiyata alabilirsiniz. (Eski basımdır, indirim reyonunda bulacaksınız)

(git: 35812) burada da var güzel şeyler. ek olarak oğuz atay tutunamayanlar diyorum.

öyle bir durumda ben reşat ekrem koçu okurdum gibime geliyor.
hem eğlenceli, hem alavere dalavere, hem de edebiyat şöleni.

nikinden ne tarz şeylerden hoşlandığını anladık ama o tarz şeyler okursan baygınlık gelir.

mesela ayşe kulin'in romanları sürükleyicidir. adı aylin, füreyya filan gerçek hayat hikayeleri olduğu için de insana ilginç geliyor.

onun dışında fantastik ve polisiye romanlar her zaman insana iyi gelir. bunlara da bakın.

hazır polisiye denmişken (bkz: her temas iz birakir )
sonracıma (bkz: son hafriyat)

Maxime Chattam - (L'ame Du Mal) Kötü Ruh

tabiki celine-gecenin sonuna yolculuk

"şöyle sürükleyicci olsun,aklımı başımdan alsın,yemeden içmeden kesilip sevgilimden ayrılmamın acısını unutacağım bir kitap arıyorum."
bu tanim belkide en güzel "swen hassel" serisini tanimlar.Eşi olmayan bir 2nci dünya savaşı cephe romanları serisidir.Her kitabevinde bulamayabilirsiniz."Cephe Arkadaşları" ve "Lanetliler Taburu" başlamak için doğru yer olacaktir.

peyami safa dan "matmazel noraliyanın koltuğu" psikolojik tahlillere inanamıyacaksın
sürükleyicilik desen gayet iyi"ki peyami safa aynı zamanda polisiye yazarıdır velhasıl arkadaşım şiddetle tavsiyedir bu kitap

mevlana, mesnevi.

Camın içine lazerle resim işliyorlar. Mesela ikinizin olduğu bir resmi cam içine işletebilirsin. Al sana oricinal fikir.

-ilk izlediğiniz filmin dvdsi ya da çok sevdiği bi filmdeki özel bi eşya.(sweeney todd usturası almıştım ben çok etkili olmuştu ;)

-oyuncakları seviyorsa maxi toys'da bi kedi var onu al. kaşıyosun, seviyosun, dövüyosun canlı gibi! 70ytl civarıydı.

taksim atlas pasajında retro diye bi dükkn var, gerçekten HİPER UCUZ fiyatlara eski 70lerden kalma oyuncaklar var, onlardan alabilirsin.
gerçi "sevgiliye retro oyuncak almak", "anneye anneler gününde biblo alma kaçışı" gibi kaypak bi hareket olabilir doom günü falan gibi özel bi günse.

ömrü billah istediği ama bir türlü fırsat bulup/denk gelip alamadığı bir evcil hayvan olabilir seviyorsa-kedi köpek kuş hamster şu bu.

(ne bileyim, ben kocama sürpriz köpek almıştım 2 sene önce, hala koynumuzda yatıyor.)

dijital fotoğraf çerçevesi. bir hafıza kartına da birlikte fotoğraflarınızdan en sevdiklerinizi seçin yükleyin. pahalıdır ama.
ucuz ama sevimli öneriler:
fotoğraflarınızı bilgisayarda güzel bir kolaj yapın, güzel bir çerçeveye koyun.
takvim programları var, onları kullanarak (fotoğraflarınızla birlikte tabi) güzel bir takvim hazırlayın.
fotoğraflarla yaptırabileceğiniz ürünler için şöyle bir site var:
www.derinfoto.com
güzel şeyler var orda da. ama hiç yaptırmadım ben, sadece fikir olsun diye bakıyorum arada, hizmet kalitelerini bilemiyorum.

aman fotoğraf, çerçeve, o bu gibi hediyeler alma da. beğenmiş gibi yapıyorlar.

git giyecek al doğru düzgün. doğru düzgün derken pahalı olmasına gerek yok da, mangoda zarada orada burada bulamayacağı türden güzel bir şey al. önümüz kış, seçeneğin bol.

çok sevdiği bir animasyon filmin oyuncağı olabilir. ben aldım sevinç taklaları attı kendisi. ama gidip de dandik bir şey almayın.

Kış geldi.. Bence güzel bir palto al.

Pull and Bear'de çok şık yeşil bir palto vardı. Bi kız arkadaşla gitmiştik denemişti de, resmen şeker kız candy'ye dönmüştü giyer giymez. Bence mutlaka onu alman gerekiyor. Bakırköy Capacity'deki mağazasında görmüştük.. Kahverengisi de var, bence mutlaka git incele, bak.

pusula
orijinal ancak biraz pahalı

rakenkokun 14-15 yaş için olanı.

2005'te ve 2006'da gittim. O zamanlar yaş ortalamasından 1-2 yaş büyüktüm ama şimdi 4-5 oldu o.. hatta bence yıllar geçtikçe benden bağımsız olarak oranın yaş ortalaması baya düşmüştür. Çünkü 2005'te (zaten sözlükten aldığım davetiyeyle gitmiştim (bkz: ek$invite)) gittiğimde yaşı ortalamanın üzerinde olan herkes "lan bi daha gelmem bu neymiş böyle" diyordu. 2006'da yaş biraz daha düşmüştü.. Gerisini bilmiyorum ama gitme vallahi.

2007 dekine gittim ben de mekan basık havasız bunaltıyo kısacası ortamda fazlasıyla liseli mevcut kendini ceza zanneden ergenlik sivilceleri fazlasıyla var ama bunlar beni bağlamaz ben işime bakar müziğimi dinlerim o zaman iyi eğlenceler

bence gidip bi yüzünü yıka iyi gelebilir.

(bkz: guncem.com)

dogumgunu 6 ekim olanlarin yasadigi sendroma benziyor daha ziyade.
yani an itibariyle ben yasiyorum bunu. her sey bir bos.. telefonlar susmus, msn mesajlari azalmis, mail box i anca spamlerle dolu. bir sessizlik hakim. bence de bitsin 7 ekim, 6si gelsin.

ben de bi delirme durumundayım. gidip boğucam birilerini az kaldı valla.

bir blog aç, bunları bloguna yaz. birileri belki okuyordur falan diye düşünürsün meşgale olur.

istanbul'da iseniz bugun hava cok kapali ondan kaynaklaniyor olabilir. ayrica, disi iseniz pms inize de denk gelmis olabilirsiniz; nutella'niza ya da baska bir seye yumulun. pazarlamaciya'da evde mevlut filan yapildigini evdekilerin kuran okuyamadigi yalanini atin, kesin yutar :)

tr.wikipedia.org

su gelir güldür güldür
gel de yar beni güldür
...

bugün 8 ekim nese doluyor insan
nerede olursam olayım bayılırm rüzgara, buluta, kapalı havaya ve yagmura ondan degildi
o sesten öte yapısmıs kalıplardı bana dokunan o kadındaki
modern dünyanın kimbilir kime ait olduğu bilinmeyen tavır ve yüksek ses ve sesindeki tonlamaları ile kendinden başka herşeydi
canlı reklam gibiydi kadıncagız
uyudum gecti
özel tesekkür ermanen ve akceike gidiyor

ben yıl>ay>gün şeklinde iç içe klasörler kullanıyorum. bir dvd edecek kadar olduklarında dvd'ye atıyorum. klasör isimlerim de şöyle gidiyor:
- 2008
__- eylül
____- 2008, Eylül 15 prova
____- 2008, Eylül 22 neyzen

falan... aradığım fotoğrafın yaklaşık tarihini bilmek kolayca bulmama yetiyor.

ben film arsivi icin movie collector programini kullaniyorum. yine bu firmaya ait olan fotograf arsiv programi mevcut. inceleyebilirsin.

www.collectorz.com

2008_10_06 (fotograf makinesiyle istiklal de dolasan genc olduğum gün) gibi. Bunlar biriktikçe (yıllar geçtikçe) kobuzchu kiz'in dediği tarza geçiş yapabilirsin.

sahsen ben soyle yapiyorum;
windows sayilara gore siralama yaptigi icin ornegin klasor isimleri 0001 0002 diye gidiyor, hemen sonra tarih atiyorum tarihten sonra da fotograf icerigini hatirlatacak bir anahtar kelime ekliyorum. misal;
"0008 - 23 agustos 08 bogaz"
gibi..
img115.imageshack.us
lakin bunlar en basindan yapilmasi gerek ki isimler klasorler karismasin.. gerci biraz ugrasip su an da yapabilirsiniz..

bu en sonuncusu mantıklı geldi bana. yine de varsa önerilerinizi beklerim.

şimdiden herkese teşekkür ederim.

bence fotoğrafları exif bilgisine göre sıralayacak yazılımlar vardır. hiç bakmadım ama... exif bilgisindeki tarihlere göre klasörlere böler falan otomatik...

Ben birkac sene fotograflarimi kobuzchu kizin dedigi gibi tarihli dosyalara koydum. Ama sonra baktim ki aradan zaman gecince belli bir fotografi aramak sorun oluyor. Su anda iki alternatif mantikli gozukuyor:
1. Cektigin aktivitenin ismini klasor adina dahil et: "2008 mayis mangal partisi" mesela.
2. Ya da klasor adlarini salla, dogrudan Picasa gibi bir program kullanarak butun fotograflarina tag ver. Tagledigin zaman ileride istedigin butun icerigi bulmak cok daha kolay olacak.

programlara eklenen taglar formatta falan gidebiliyor:) bir kere böyle bir sorun yaşadı arkadaşım. şimdilik [(Makine Adı) / (ooo1) (Sene_Ay_Gun) (Açıklama)] şekli en mantıklısı gözüküyor benim için.

ilk ve ortaöğretim tatil.

İstanbul Üniversitesi'nin tatil olmasına imkan yok. Yani en azından Edebiyat Fakültesi için konuşuyorum: Birinci sınıfların ders kaydı var yarın. Okul sitesinde yayınlanan kayit2008.pdf'yi baz alarak konuşuyorum, rivayet değil.

Edebiyat Fakültesi'nde bu hafta ders yok, çünkü bütün hafta boyunca ders kaydı yapılacak. Dersler 13 Ekim'de başlıyormuş. Diğer fakülteleri bilmiyorum ama Edebiyat Fakültesi'nin o dandik sitesinde bile bu duyuru yapıldıysa, herhalde diğer fakültelerin de bu tip (ders kaydıyla ilgili) bir duyurusu vardır.

Üniversiteler bu tür gerekçelerle tatil edilmez ama zaten İÜ'nin resmi açılışı yanlış hatırlamıyorsam ayın sekizinde. Açılış haftasında pek yoğun ders yapılmaz.

fen fakültesindeyim ben de. ders kayıtları bitti bizim, 4 senedir ilk gün ders yapılıp yapılmadığını ezberleyemedim bir türlü.

üniversiteler tatil değil ama bazı yollar kapalı, achtung!

beşiktaş - sinanpaşa pasajı üst kattan al bence.

ikinci el alıncak bir şey değil zannımca...

yok paraya çok kötü sıkıştım birde acil almam lazım ondan,yoksa ikinci el almiyicaktım zaten birde

[email protected]

@mortifera: Ucuz mudur orasi? Ben de DVD-RW alacagim ama dun ElectroWorld'de 45 liralik fiyati gorunce irkildim ve kendime geldim. 30 lira falan bekliyordum.. Hatta daha ucuzu olsa cok daha iyi de :) Ogrenciyiz, Bravefart'in arkasindayim, ucuzcuyuz yani yapacak bir sey yok :)

(Sifir alacagim, ikinci el almam katiyen)

Tophane'den, Karakoy'e dogru cadde uzerinde sira sira dizililer.

tarlabaşı kutup ayısı dükkanında da olması gerekiyordu.

gitmeden suraya bir göz atabilirsin: www.adrenalin.com.tr

Tophane-Karakoy arasindaki dukkanlar yikildi diye biliyorum ama..? Galiba orda bir tek, silah satan bir magaza kaldi. Otekiler yikilmis olmali. Tabi ayni yerlerden bahsediyorsak..

adrebalinda bişi bulamazsın. beşiktaştaki dükkan çok ufak. karakoye giderken tophane civarında olanlar iyidir. indirim de yaparlar...

karakoy'de soner deniz var...bir de onun az ilerisinde mares

"sensiz hazan"

Alakasız cevap:

Oya & Bora ile ilgili nostalji yaşamak istiyorsanız Saraylı adlı parçalarını bulup dinleyin derim. Mutlaka ama, mutlaka.. Ben geçen gün buldum dinledim.. Doksanlı yıllara dönüyor insan o an. :)

Bildigim kadarı ile yok öyle bir şey. Açıköğretimde den tm okusa bile yine de ilk olarak öss ye sayısal dan girdigi icin puanı düşecektir alan dışı tercihte. Belli zamanlarda alan affı gibi bir şey cıkıyo başvuru yapıp değiştirebiliyorsun 2005 veya 2006 da cıkmıştı oyle bir şey. Ben de istiyorum öyle bir şey başka bir yerden bir şeyler öğrenirseniz buraya yazarak ya da özel mesajla bildirirseniz sevinirim.

www.dogrutercih.com
sayısal çıkışlı öğrencilerin türkçe matematik puanı ile öğrenci alan hangi bölümlere girebileceğini gösteriyor.farklı bir bölüm düşünüyorsa okul puanı ortalama %50-60 düşecektir.

Acikogretim burosuna gitsin sorsun. Ben de oyle biliyorum. Aradaki fark derslerini (TM icin herhalde cografya falandir) verip TM bolumune gecebilir diye biliyorum.. En kisa surede gitsin bir Acikogretim lisesi burosuna (ya da adi neyse o kurumun) basvursun, bilgi alsin.

Mezun oldugu liseye gitsin mudur yardimcisina sorsun, yardimci olacaklardir herhalde.

@rurouni kesin birşeyler öğrenirsem haber veririm ama net bir bilgiye ulaşmak için sanırım kardeşimin vita vinum est in dediklerini yapması gerek. teşekkürler herkese

okuyamadigim bir domain adi.

İçeriği ne ki? Bana alışveriş sitesi çağrışımı yaptı.

berbat.

çok kötü

türediği kelimelere göre belki iyidir ama söylenmesi zor gibi.

Başarısız.

suru psikolojisi gibi degerlendirilmesini istemem fakat,

cok kotu bence de.

avantor.com desen?

"i want orgy"nin yandan yemişini denedim. aklıma gelen her fikir güzel olmayabiliyormuş neticede:))

herkese çok teşekkürler ve iyi bayramlar:)

Bu kaşıntı sorunu bende de vardı.. Mentollü şampuan kullanmanızı öneriyorum. Hem ferahlık, hem de gerçekten temizlenmiş olma hissi veriyor.

Hed en şoldırs'ın mentollüsünü alın. Saçlarınız uzunsa saç diplerini yeterince temizlemiyor olabilirsiniz bilmiyorum.. Mesela benimkiler hafif uzun, haliyle şampuan sürünce iki saat masaj yapa yapa diplere inmek gerekiyor.

Mentollü şampuanı mutlaka deneyin. Ben memnunum.

7/24 tarzı şekillendirici ürünlerin kaşındırdığı ile ilgili desteksiz bir teorim var.

bi süre de şöyle yap: sadece bebe şampuanı kullan (katkısı azdır diye düşünerek) ve jöle şekillendirici kullanıyorsan tamamen bırak. mesela 1 ay.

eğer kepek ya da egzama benzeri alerjik saç derisi döküntüsü de varsa la roche posay'nin mavi şişede hassas saç derisi için şampuanı var, kerium diye geçiyor.hem kaşınıp hem kabaran saç derime o iyi geldi. bir kez pantene kullanma gafletine düştüm, bütün saç derim parça parça kapardı.
la roche posay nin iki tane şampuanı var birisi beyaz kutuda o mikro soyucu bilmemne, bu mavi kutuda sık kullanım ve hassas saç derisi için. mavi olanı tavsiye ederim.

zamanında hafif de ağrılı kafa derisi kaşıntısı için doktora giden arkadaşıma sinirsel ve vitamin eksikliği tespiti konmuştu ve ilaç olarak da atarax + b12 tedavisi uygulanmıştı. yani illa ki deri problemi olmayabilir, aklınızda olsun.

kesinlikle hed en şoldırs'ın metol frahlığını kullan. ben o şampuanı kepek sorunum başlayıca kullandım, tak diye kesti 2 haftada. yaklaşık 6 yıkamada. kepeğim gittikten sonra bile kullanıyorum, çok freahlatıcı ve sanırım sizin sorununuza da çözüm bulacaktır.

ayni sorundan mustaribim, ketokonazollü şampuanlar iyi gelebiliyor (örn. ketoral) ama şahsen bende kalıcı çözüm sağlamıyor, bir-iki hafta sonra eski boktan formunu tekrar alıyor. iki pratisyen arkadaş da kerium telaffuz etmişti, sare'den de okuyucunca bunu denemeye karar verdim şimdi ben. kısfmet.

basit gibi duruyor. bu tür bir cüzdan alıp kendiniz yapamaz mısınız?

çok zor bulmanız.
belki terzi yapabilir düz bi cüzdana.
şu öğrenci yakalarına falan yapıyorlar ya.

black markerla yaparsin ki bunu..

Marker kalıcı olmaz ama eğer azıcık azmedersen iğne iplikle yapılır gibi sanki. Gerçi ben bi kere deriye bir şey yazayım demiştim bok gibi olmuştu. Biraz da yetenek istiyor :)

tükenmez kalemle daha güzel olur biraz bastirarak yaparsan silinmez hatta.

o tarz işlerde inanılmaz yeteneksizim canlar:) ayrıca hediye olarak düşünüyorum bu cüzdanı o yüzden güzel bir şey olsun istiyorum

www.bmfwallets.com 'dan getirtebilirsin eğer türkiye'ye yolluyorlarsa.

Kot (jean) diken terziler -ki iğneleri kalın olur makinelerinin, olara tabi bunu yapmaya yanaşacak birine diktirebilirsin.Tabi biraz zor ,onun yerine deri üzerine yapışan bir sticker bulursan matbaalarda bastırabilir ve yapıştırabilirsin.

"önce montla sıç" derdim ben olsam.

"Senin sikecek zürriyetin yok piçoğlu"

Ya da çocukluğumuzdan gelen esinti: "Aynaaa" :P

şimdi zürriyet, soy anlamına geldiği için ordan bir yerden vurabilirsiniz diyorum. soyunuzun etkisini kullanın bence.

türk dil kurumu, 2008.

"neyle?"

anan da oyle derken sen dogdun

bende senin hüviyetini sikiyim denilebilir..

"bi siktir git"

hahah! ek$i duyuru için çok yaratıcı bir başlık olmuş. küfredecek kişi ile daha fazla muhattap oluyorsun ki ya kavga edersin(tabi mizaç meselesi) ya da "bi sktr git" dersin,alay eder (soyumu sopumu öyle kısa sanma?) gidersin en fazla.



bu başlık hakkında bi'şey: ek$iduyuru'nun konsept sınırlarını öğretici olmuş eheh

anani duvara asarim, amina smac basarim derdim ben.

götüne yoğurt sürer, ayran oluncaya kadar sikerim:D

"gel benden başla" dedikten sonra kafa göz dalmak lazım.

Abi afedersin de ona küfürle cevap verilmez. Direk kafayı gömüceksin çotaaaaa diye akıcak pekmez, görecek zürriyeti.

nefes alış verişi çok iyi ayarlamak lazım.
vereceginiz cevap şu
"asssiktir lan ordan"

sss bölümünde gerçekten dışarı nefes vermeniz lazım.
ordan'ın akabinde de tıs tıs tıs kaale almıyor gibi gülmeniz lazım

tam betimlersem şöyle

as((öksürür gibi ah der gibi çıkacak) ssss (nefes veriyoruz) siktir la nordan(tıs tıs gülün)

Antivir + Spyware Terminator ile tarat.

Temizlendikten sonra Zone alarm kur. Zone alarm ile bahsettiğin uygulamayı engelle. Sorun çıkacağını sanmıyorum.

kardeşini güzel bi döv. porno sitelere girip durmasın.

Kardeşini dövme, güvenli bir şekilde nasıl porno sitelere girilir bunu öğret. (Porno sitelere bile 'korunarak' girer olduk o da ayrı mesele)